.
.
Direksiyon Başında Hayat Taşıyanlar…Yolların Sessiz Kahramanları Gecenin sessizliğini ağır ağır delen bir motor sesi… İstanbul’un taş sokaklarından Van’a uzanan, tam 24 saat sürecek uzun bir yolculuk başlıyor. Direksiyon başında yılların..
Direksiyon Başında Hayat Taşıyanlar…Yolların Sessiz Kahramanları
Gecenin sessizliğini ağır ağır delen bir motor sesi… İstanbul’un taş sokaklarından Van’a uzanan, tam 24 saat sürecek uzun bir yolculuk başlıyor. Direksiyon başında yılların kaptanı Behçet kaptan , onunla nöbetleşe direksiyonu paylaşan diğer usta Mehmet Şirin kaptan. Araç içindeki servis ve yolcu hizmetlerinde ise güler yüzlü, çalışkan muavin Abdullah.
Bu üçlünün görevi sadece bir otobüsü A noktasından B noktasına sürmek değil. Onların işi; hasretleri buluşturmak, gurbeti biraz olsun hafifletmek, kimi zaman bir annenin dualı gözyaşını, kimi zaman bir gencin sevdasına koşuşunu taşımaktır.
Valizlerle Başlayan Hikâye
Yolculuk Esenler Otogarı’nda başlar. Büyük çantalar, el bagajları, koliler… Abdullah valizleri özenle yerleştirir. Her biri bir başka hikâyeyi saklar içinde. Kimininki düğün telaşı, kimininki veda burukluğu. Kaptan Behçet kontrol listesini gözden geçirir. Muavin bir yandan su ve ikram tepsilerini hazırlar. “Çay, kahve, meyve suyu?” sorusu ilk andan itibaren bir konforun habercisi olur.
Otobüs hareket ettiğinde artık yolcular kadar onlar da yoldadır. İstanbul’un çıkışı kolay değildir, trafik yoğun, yollar karmaşıktır. Ama Behçet’in tecrübesi, Mehmet Şirin’in dikkatli gözleri ve Abdullah’ın zamanında gelen çayıyla yolculuk bir düzene girer.
Yollar, Mola Yerleri ve Dinlenme
Bolu Dağı’nı geçerken ilk mola verilir. Tespih çeken bir amca, sıcak çorbasını yudumlayan bir teyze, sigarasını tüttüren bir asker adayı… Otobüs mola yerinde hayat bulur. Abdullah bu sırada eksikleri tamamlar, yolcuların isteklerini dinler.
Kısa molanın ardından dönüş yolculuğu için yeniden toparlanılır. Kaptanlar yolcuların hepsinin yerlerine geçip geçmediğini tek tek kontrol eder. Güler yüzlü muavin Abdullah ise herkes yerine oturduktan sonra elindeki kolonya şişesiyle otobüsü baştan sona dolaşır, ardından çay ve soğuk içecek ikramlarını sunar. Küçük bir ikram gibi görünse de, uzun yolun yorgunluğuna bir nebze moral, bir nebze hoşluk katar.
Direksiyon bu kez kaptan Mehmet Şirin’dedir. Behçet istirahate geçer. Bu nöbet değişimi sıradan değil; dikkat, disiplin ve sorumluluk yer değiştirir. Çünkü bu direksiyon, 45 kişinin canını taşır. Kazanılan para çok değildir ama emanet edilen şey paha biçilmezdir: insan hayatı.
Yolculukta Zorluklar, Sessiz Fedakârlıklar
Bir müzik açılır radyodan… Aşık Mahzuni, Müslüm Baba, kimi zaman Zeki Müren. Otobüste derin bir sessizlik olur, ardından muhabbet başlar. Yolculuk sadece asfalt değildir; anılar, hikâyeler, geçmişin izleriyle doludur.
Ama onların yolculuğu kolay değildir. Zaman olur ki bir cenazeye yetişemezler, zaman olur ki kendi çocuklarının düğününe gidemezler. Ailelerinden uzakta, telefonların ucunda bir yaşam sürerler. Yolların diliyle konuşur, uykusuzlukla dost olurlar.
Kimi zaman kar, tipi, sis… Kimi zaman uzun bekleyişler, hiç bitmeyen yorgunluklar. Ama direksiyon başında asla taviz verilmez; çünkü her bir yolcunun sevdiklerine sağ salim ulaşması, onların ellerindedir. Kimi bir asker, kimi bir anne, kimi bir öğrenci… Her biri farklı, ama hepsi kıymetlidir.
Kutsal Bir Meslek, Sessiz Kahramanlar
Otobüs kaptanları, uzun yol emekçileri, geceyle gündüzü birleştiren sessiz kahramanlardır. Belki çok kazanmıyorlar, belki kimse onları sahneye çıkarmıyor. Ama onlar; nice askeri kışlasına, öğrenciyi üniversitesine, işçiyi memleketine ulaştırıyor. Onlar yolun güvenidir. Güler yüzlü hizmetleriyle sadece taşımıyor, mutlu ediyorlar.
Behçet kaptan, Mehmet Şirin kaptan ve muavin Abdullah gibi binlercesi… Her biri yolda, her biri görev başında. Gözlerinde yorgunluk değil, görev aşkı var. Çünkü bu meslek, sadece direksiyon değil, yürek ister.
Kaynak: Gevaş Sesi Gazetesi
Van HABERİ
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.